Atatürk ve kıssadan hisseler
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Atatürk ve kıssadan hisseler

Facebook'ta paylaş
07/12/2020 , 11:37:29 Hit: 718

Bir yandan saltanatı muhafaza edeceklerini söyleyen diğer yandan kurtlar sofrasında yıkılan Osmanlı Devleti’nden kalan Anadolu topraklarını paylaşmanın hesabını yapan sömürgeci emperyalist devlet başkanları “Türkleri geldikleri topraklara geri dönecekler” diyerek gerçek kinlerini orta koyuyorlardı. Anadolu’da başlayacak direniş ve ardından gelecek kurtuluş mücadelesini daha başından bitirmek üzere türlü senaryolarını devreye sokarken gerçek niyetlerini perdeleme gayretindeydiler. Sözde savaşta yenilen Osmanlı Devleti İstanbul’da bir semt olarak kalırken iç Anadolu civarını da Türklere bırakacakları yalanına o günün aydınlarını inandırma çabasını göstermekten de geri durmuyorlardı!

İşte tam da bu noktada verdiği mücadele ve teşkilatlandırdığı yapılarla bir Milli Kurtuluş Savaşı’nı ateşleyen ve sonunda bu savaştan zaferle çıkan Mustafa Kemal Atatürk Türk Milleti’ni yok olmaktan kurtaran büyük bir önder olarak kalplerdeki müstesna yere ulaşmıştır. Atatürk ve silah arkadaşlarına, şehitlerimize ve gazilerimize Türk Milleti olarak minnet ve şükran borçluyuz.

Kasım sayımızın kapağını O büyük insan, Türk Milleti’nin sevgilisi, önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ayırdık. Atatürk bu kalplerin kurtarıcısı, kurucusu, cumhuriyeti ve özgürlüğüdür! Sarı saçlı mavi gözlü Mustafa’sıdır!

Bu sayımızda Atatürk ile ilgili O’nu anlatan sayfalarca yazılar bulacaksınız!

Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti Devleti için anlamını anlatan yazıların yanında bir de O’nu duygularıyla anlatan, insan yönünü işleyen metinler anıları da kısa da olsa bu satırlarda özetlemeye çalışacağız.

Kim bilir belki de herkes kendine kısadan hisseler çıkararak O’nu daha farklı yönleriyle de tanıyacak ve anlayacaktır.

Bugünlerde nedense anlamsız bir şekilde O’nu, Osmanlı son dönem padişahlarından Sultan II.Abdülhamid ile karşılaştırma algısı yaratmaya çalışanların var olduğu bir süreçte gelin Atatürk’ün sağlığında Sultan Abdülhamit için düşüncelerini ifade ettiği kıssadan hisse ile başlayalım!

1937 yılında dönemin yazarlarından Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu bir gazetede yayınlanan Makedonya başlıklı yazı dizisinde Osmanlı padişahı Sultan II.Abdülhamid’e sert eleştirilerde bulunur. Yazı yayınlandıktan sonra Atatürk’ün Başyaver’i Celal Üner Nizamettin beyi telefonla arar ve Atatürk’ün kendisini Dolmabahçe Sarayı’nda beklediğini söyler. Saraya geldiğinde Nizamettin bey bekletilmeksizin üst katta kendisini bekleyen Atatürk’ün huzuruna çıkarılır. Atatürk “Yazılarınız okuyorum” der ve asıl konuya gelir “Hürriyetin ilan edildiği zaman küçük bir çocuk olman lazım. Fakat kutlarım, o günleri iyi canlandırıyorsun (!) Yalnız Abdülhamid’i sevmediğin belli!” Atatürk devam eder “Sevme Abdülhamid’i yine de sevme! Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme! Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı. Bak çocuk! Kişisel kanımı söyleyeyim. Tecrübem göstermiştir ki toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette, Abdülhamid’in yönetimi büyük hoşgörülüdür. Hele bu yönetim on dokuzuncu yüzyılda uygulanmış olursa!”

Atatürk’ün Osmanlı Devleti’nin son padişahı Vahdettin hakkında düşüncelerini ve  görüşünü kendisinin kaleme aldırdığı günlerce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde günlerce okuyarak tutanaklara kaydedilen görüşlerini Nutuk’tan biliyoruz. Bu konuya bu açıdan girmeden Hakimiyetin saltanat kaldırılarak kayıtsız şartsız Türk Milleti’ne verildiği dönem içerisinde yaşanan vakalar var! Saltanatın kaldırılması süreci saltanat ailesinin 150 kişilik ferdinin İtalya’ya sürgünü ile mümkün olabilmişti! Tüm dünyada gerçekleşen halk devrimlerinde yönetim şekli değişikliği kanlı bir hesaplaşma sonucu olurken, emperyalist devletlerde işgali sonrasında yıkılan Osmanlı Devleti’nin yerine inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yönetim değişikliği kanla değil, sürgün ile olmuştu.

İşte bu noktada Atatürk’ün saltanat ailesinin fertleri hakkında düşünceleri de bize kıssadan hisselerle yüklüdür.

1937 yazı. Atatürk, Başbakan Celal Bayar ve hükümetten bazı bakanları ile Yalova Köşkü’ndedir.  Onlar toplantıda iken köşkün bir bölümünde tadilat vardır. Hükümet üyeleri toplantı yaptığı sırada Atatürk dışarıdan gelen bir türkü nağmesine dikkat kesilir; “Aliş’imin kaşları kara…”! Bayar’a eliyle susmasını işaret eden Atatürk türküye dalıp gider. Türkü biter bitmez toplantıya dönen Atatürk “Bu türküyü söyleyeni buraya davet edin” der! Huzuruna gelen inşaat işçisine ardı ardına sorular yöneltir; “Nerelisin? Nereden öğrendin bu türküyü? Ailende başka bilen var mı ?!”. “Annem söyler” der işçi! “Başka neleri söyler” diye sorar Atatürk! “Köşküm var deryaya karşı. Vardar ovası!”. İçlenen Atatürk “Çocukken ben de söylerdim!” der ve inşaat işçisine teşekkür eder ve gönderir. Ardından iç çekerek “memleket hasreti!” dedikten sonra Bayar'a döner “150'likleri affedin!” diye talimat verir. Orada bulunan içişleri bakanı Şükrü Kaya'ya çıkışır! “İki senedir bu işi savsaklıyorsunuz, bu sayfayı artık kapatacaksınız…” İnşaat işçisine göndermede bulunarak “Bakın geldiği memleketin türküsünü unutmuyor!” dedikten sonra 150'likleri kastederek “Gelsinler artık vatanlarına!”

 

Atatürk 150'liklerin artık vatanlarına dönmeleri için gerekli düzenlemeleri hayata geçirse de önce İtalya'ya daha sonra Amerika'da ikamet etmeye başlayan saltanat yakınları bu çağrılara aldırış etmezler. Uzun yıllar sonra 1970'lerde yeniden turda dönebilmeleri için düzenlemeler yapılsa da bu yinede gerçekleşmez. “Su ada bizimdi” diyen bir asil bir nesil havası verenler ne düşünüyor bilinmez ama şu bir gerçek ki cumhuriyet ile birlikte giden saltanat kolay kolay bu topraklara gelmez!

 

Atatürk'ün hoşgörüsünü ifade  bir başka kıssadan hisse de kendinse hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında mahkeme açılmak istenen bir köylü vatandaş ile ilgili!

 

Atatürk hakaret etti iddiasıyla bir köylü hakkında soruşturma başlatılmıştı.

 

Bilgi için Atatürk'e “Mahkemeye veriyoruz, size küfretmiş” dediler!

 

Atatürk sorar “Ben ne yapmışım O'na?”diye sorunca evraka bakan görevli “gazete kağıdıyla sardığı sigarayı yakarken kağıt tutuşmuş da..ondan efendim!”

 

Bu sözler üzerine Atatürk bu kez görevliye sorar “sen hiç gazete kağıdı ile sigara içtin mi?”.

 

Görevli cevap verir “Hayır Paşam!”

 

Atatürk güleç bir tavırla

“Ben Trablusgarp'ta içmiştim! “ “Pek berbat bir şeydi! Köylü bana az küfretmiş. Siz bunun için mahkemeye vereceğinize insan gibi sigara içmesini sağlayın” der.

 

Atatürk'ün bu sözleri sonrasında açılan soruşturma mahkeme aşamasına geçmeden son bulmuştur. 

 

Atatürk'ün kısadan hisselerden bazıları da yabancı konuklarla girdiği diyaloglardadır.

 

1933'te Türkiye'yi ziyaret eden Yugoslavya Kralı Atatürk'e bir sırrını açıklar;

“Size bir sır vereceğim. Eğer bazı Avrupa devletlerinin bize verdikleri vaatlerine inanmış olsaydık, Yunanlıların yerine Anadolu'ya biz çıkacaktık!.”

 

Atatürk konuk kralın bu sözlerine gülerek karşılık verir “Büyük geçmiş olsun kral hazretleri!”

 

Cumhuriyet'in kurulduğu yıllarda bir Çankaya'da 29 Ekim Balosu düzenlenmiştir. Yabancı büyükelçiler Atatürk'ün masasında askerleri yemek servisini beklemektedir.

 

Bu sırada genç askerin ayağa takılır ve elindeki bardaklarla dolu tepsiyi bir elçinin üstüne boca olmasına sebep olur.

 

Elçi hızla doğrulurken genç asker istemeden bir kazaya sebep olduğu için üzgündür. Atatürk devreye girer. “Bu milletin evlatlarına ben her şeyi öğretebiliyorum. Ama nedense bir türlü uşaklığı öğrenemiyorlar!”

 

Yine bir akşam yemeği ve bu kez yabancı ülkelerin ateşemiliteride davetlidir. Salona giren Atatürk yerine oturur.

 

Bir yabacı asker dikkatini çeker. Söz konusu asker gecenin başından itibaren Atatürk'e dikkatli ve kızgın bakışlar içindedir. Atatürk'te bir müddet sonra bu durumdan rahatsız olur. Yaverini O'na yollar “Git öğren bakalım derdi neymiş?” Bir süre sonra Atatürk'ün yanına gelen yaver “Efendim Çanakkale'de babasını kaybetmesinden dolayı sizi sorumlu tutarmış!”

 

Atatürk yaverinin bu sözleri üzerine O'na bir soru daha sormasını emreder; “Git sor bakalım babasının orada ne işi varmış!”   

 

Aramızdan ayrılarak sonsuzluğa uğradığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını şükran ve özlemle anıyoruz.

 

Tüm şehitlerimizin ve gazilerimize minnettarız!

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
28/03/2024 , 16:03:51 Hit: 718
SİYASET
28/03/2024 , 15:56:21 Hit: 718
SİYASET
28/03/2024 , 15:06:56 Hit: 718
SİYASET
27/03/2024 , 12:57:25 Hit: 718
AKTÜEL
26/03/2024 , 20:36:37 Hit: 718
SİYASET
26/03/2024 , 20:20:08 Hit: 718
SİYASET
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin