Uyansam çocukluğuma...
Yine annemin diktiği Ay'ı görünce utanıp kaçan güneşin, bulutlara yüklediği turuncu rengi taşısam eteklerimde.
Başucumdan geceler boyu ayıramadığım, baktıkça içimi titreten ama her şeyden bi haber ayakkabılarımı giyip atlasam merdivenin basamaklarını üç, beş...
Varsam babaanneme, dedeme...
Her zaman herkese açık olan, hiç kilitlenmeyen o kapıdan girsem içeri ...
Çaydanlıktan çıkan buhar karşılasa beni,
Taze çay kokusu sızlatsa burnumun direğini,
Yaklaştıkça içeriden gelen çay kaşıklarının tınısına eşlik etse yine yükselen kahkaha sesleri...
Bilsem ki içerisi yine şen şakrak...
Ben girince herkes bana dönüp hep bir ağızdan “aman benim kızım çok güzel olmuş” diye severken duygulanacak.
Sarılsam babaanneme, öpsem dedemi...
Ah babaannem!
“Ev baklavası yaptın mı bu bayram da “ diye sorsam...
Baklava biter bitmez koşa koşa çıksam tek katlı evlerin beyaz badana kokan sokaklarına...
Üç beş arkadaş... Kapı kapı gezsek...
Annelerimiz endişe nedir yine bilmese...
Ve yine büyükler hep sayılsa, küçükler çok sevilse...
Şeker, mendil, para...
Toplasak hepsini emanet bulduğumuz şeffaf bir bakkal poşetine...
Koşa koşa çıksak çarşı meydanına...
Önce midye yesek, üzerine tuşu suyu içsek...
Yine dondurma lekesi yapsam kardan beyaz bluzumu.
Topladığım mendillerle önce dondurma lekesini sonra annem kızacak korkusuyla ağladığım gözyaşlarımı silsem...
“Hadi” dese annem “hadi anneannene gidiyoruz”.
Ah canım anneannem...
Yine gece 2'de kalkmış sabaha kadar 4 tepsi börek açmış olsa, sarsmalar tatlılar cabası...
Yine anneannemi ziyarete gelenler “Nurhan Teyze senin böreklerinden yiyebilmek için aç geldik” dese. Gururlansam bu kadar sevilen hamarat bir anneannem olduğu için...
Akşam olsa tüm akrabalar, komşular dedemin evinde toplansa... Bir oda dolusu insan seslerini birbirlerini duyurmak için bağıra bağıra yine konuşsa - razıyım - !
Çaylar içilse kahkahalar havada çarpışsa...
Herkes birden susup televizyona odaklanmışken dedem yine kumandayla pat diye televizyonu kapatsa. Herkes birden afallayıp gülmeye başlamışken;
“Yeter başım ağırdı, uyuyacağım” deyip bizi yine evlerimize gönderse....
Uyumak için yatarken; o çocuk aklımla geri gelmeyeceğini bildiğim mutluluk huzur dolu günlere şükretsem yine.
Bayram iyi ki 3 gün, bitmedi diye sevinsem. Yarın nerelere gideceğimi düşünsem...
Gittiğimi sanırken kalsam...
Büyüdüğümü sanırken yanılsam...
Hiç kaybolmam dediğim Seydiköyümün sokaklarında kaybolsam da hiç büyümeden hep bayram günü olsa ve ben hep çocuk kalsam...
Çok özlüyoruz yeni kıyafetlerimizle katıldığımız kalabalık bayram sofralarımızı, akraba ziyaretlerimizi, kapımızı çalan bayram çocuklarını...
Onların gözlerinde ortak olduğumuz bayram sevincini...
O samimiyeti, içtenliği, saygıyı, sevgiyi...
Çok özlüyoruz babaanne, anneanne, dedelerimizi...
Çocukluğumuzu, gençliğimizi...
En çok ta birbirimize sarılabilmeyi. Büyüklerimizin ellerini öpebilmeyi, küçüklerimizin başından öperken onlara şakalar yapabilmeyi, hikayeler anlatabilmeyi...
Çok özlüyoruz sağlıkla birbirimize kavuşabilmeyi...
Ama az kaldı...
Değerini daha çok bileceğimiz güzel günler kapıda...
Tüm vefat eden büyüklerimize, yakınlarımıza rahmetle...
Saygı ve sevgiyle...
İyi bayramlar...
Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?