Türker Küpcük / Yerel Haberci

     Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümünün arifesinde, emperyalist devletlere karşı atalarımızın verdiği Milli Kurtuluş Mücadelesi’nin Zafer’le taçlandırıldığı 30 Ağustos’un (1922) ve İzmir’in ve dolayısıyla Anadolu toprakları başta olmak üzere, İstanbul’un, Trakya’nın düşman işgalinden Kurtuluş sürecinin ana itici gücü olan 9 Eylül (1922) İzmir’in Kurtuluşunun 100’üncü yılı kutluyoruz.

     Bu vatanı kanları ve canları pahasına savunan bizlere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran, bu özgür ve bağımsız vatanın tüm egemenliğini bizlere bırakanlara selam olsun.

     Başta Aziz Atatürk olmak, O’nun silah arkadaşlarına ve Aziz şehitlerimizin ruhları şâd olsun.

     Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin el biriliğe giriştiği Anadolu’yu paylaşma dayanışmanın bir parçası olarak İngilizlerin teşviki ile İzmir’i işgale yeltenen, bu uğurda binlerce savunmasız insanı katlederek zulüm yaşatan Yunan Ordusu; İşbirlikçi İstanbul Hükümeti’nin ve Saltanatının desteğine rağmen, ve bunların yerel işbirlikçilerince halkı Kuvayı Milliyeyi ‘Bölücü’, ‘İslam Düşmanı’ ilan edilip Mustafa Kemal ve TBMM’ne ve Ordularına karşı isyana teşvik etmelerine rağmen Milli Kurtuluş Mücadelesi Zaferle sonuçlanmıştır.

     22 Ağustos 1921’de başlayıp 13 Eylül 1921’de TBMM Ordularının zaferiyle sonuçlanan Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında başlayan Büyük Taarruz hazırlıkları yaklaşık 1 yıl sürdü.

     TBMM tarafından Başkomutan olarak atanan Meclis Başkanı Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde hazırlanan TBMM Ordusu, Yunan Ordularını bozguna uğratacak ve onların ileri ki zaman diliminde ‘Küçük Asya Felaketi’ olarak anacakları Büyük Taaruz için 1922 Ağustos’un sonu beklenecekti.

    Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak), Milli Savunma Vekili Kazım Paşa (Özalp) ve Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa (İnönü) ile tüm taaruz planlarını görüşerek, kesinleştiren Başkumandan Mustafa Kemal bunu uygulamak üzere Ankara’dan gizlice önce Tuz Gölü üzerinden Konya Akşehir’e harekete geçti. 24 Ağustos’ta Akşehir Şuhut’ta olan Mustafa Kemal, Karargahı’nı ertesi günü Bük Taaruzu yöneteceği Kocatepe’ye taşıdı. 26 Ağustos’ta sabahı Büyük Taaruzu başlatması için cephe kumandanına emir veren Başkumandan Mustafa Kemal sabırsızla Kocatepe’de günün ağarmasını bekliyordu.

     Büyük Şair Nazım Hikmet’in tasvir ettiği gibiydi...

    Saati sordu, yanındaki paşalar ‘Üç’ dediler. Sarışın bir kurda benziyordu ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar eğildi durdu.

     Zafer için öylesine sabırsızdı ki artık,

     İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.   

      Aylar öncesinde (19 Mayıs 1922) Küçük Asya Ordusu Başkomutanlığı’na atanan Korgenaral Yeoryos Hacıanestis İzmir’e gelerek gösterişli bir törenle karşılanmıştı. Derhal cepheyi dolaşıp İzmir’e döndüğünde İngiliz haber ajansı Reuters muhabirinin “Cepheyi dolaştınız Mustafa Kemal’i gördünüz mü?” soru ile karşılaştı. Hacıanestis soru karşısında şaşkın ancak alaycı bir tavırla cevap verdi; “Mustafa Kemal mi? Kim bu adam? Ben böyle bir komutan tanımıyorum.”

     26 Ağustos 1922 sabahı Türk Ordusu’nun büyük topçu ateşi ile başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos’ta TBMM Türk Ordusu’nun Zaferi ile sonuçlandı. Başkumandan Mustafa Kemal aynı gün yeni hedefini gösteren bir başka emir verdi; “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!”

     9 Eylül sabahı İzmir’e giren süvari birlikleri çekilerek kaçan ve can derdine düşen Yunan Orduları’nın artçı birlikleriyle çatışmaya girişti. Öğle saatlerine doğru bir grup atlı Kadifekale’ye, diğer bir atlı grup ise Vilatey Konağı’nın gönderindeki Yunan Bayrağını indirip yerine Türk Bayrağı çekmişti.

     Ertesi günü İzmir’ gelen Muzaffer Kumandan Mustafa Kemal etrafını saran gazetecilere ilk sözü şuydu;

     “İki haftadır cephedeyim. Her tarafta Hacıanestis’i arıyorum gördünüz mü?”

        9 Eylül 1922’de İzmir’in Kurtuluşu’nun

yanı sıra Birinci Dünya Savaşı’nda yıkılan Osmanlı Devleti’nin yerine yeni Türk Devleti’nin kuruluşunun ilk kilometre taşını oluşturdu.

     Ne Mutlu Türküm diyene!  

*Yunanistan Krallığı Anadolu’da uğradığı bozgun sonrasında karıştı. Anadolu’dan kaçan Yunan askerlerin başına geçen Albaylar Nikolaos Plastiras, Stilianos Gonatos ve Deniz Yarbay Dimitrios Fokas’ın başlattığı ayaklanma 27 Eylül’de Kral Konnstantinos’un yerini oğluna bırakmasıyla sonuçlandı. Tahta II.Georgias’a geçmesi de Yunan halkını yatıştırmaya yetmedi. Bunun üzerine Krallık Küçük Asya Felaketi’nde sorumluların cezalandırılması için Altılar Davası adında savaş suçluları mahkemesini oluşturdu. Söz konusu mahkeme on beş günlük zaman içerisinde sorumlular hakkında hükmetti. Mahkeme Küçük Asya Orduları Başkomutanı Hacıanestis’in yanı sıra Başbakan Dimitrios Gunaris , Dış İşleri Bakanı Georgios Baltatzis’inde aralarında bulunduğu 4 üst düzey poltikacıyı idama mahkum etti. İdam cezaların infazı 26 Kasım 1922’de gerçekleşti.