Türkiye'nin çok partili tek dereceli ilk seçimleri
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler
SİYASET

Türkiye'nin çok partili tek dereceli ilk seçimleri

Facebook'ta paylaş
10/03/2023 , 23:13:20

(Türker Küpcük)

    Türkiye çok partili parlamenter sistem ile 1946’da tanıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden toparlanmaya çalışan savaşın taraf ülkelerinde yeni siyasi düzenlemeleri de beraberinde getirdi. Her ne kadar savaşın kazanılmasında büyük etkiye sahip devletlerinden Sovyetlerde (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde) iktidar yönetimi tek parti üzerinden sürdürülse de, devreye girmesiyle savaşın kaderini tayin eden ABD’de ise yönetim sistemi (Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti’nin ağırlıkta olduğu ) çok partiden oluşuyordu. Savaşın galipleri arasında yer alan İngiltere’de monarşi rejimi hükmetse de çok partili bir sistemle yönetilmekteydi. İşgalden kurtulan Fransa’da ise Cumhuriyet rejimi parlamenter sistemle rejimine kaldığı yerden devam ediyordu.

 

     Türkiye’de ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün savaşın hemen öncesinde 10 Kasım 1938’de kaybetmenin derin acısını yaşanıyordu. Atatürk’ün silah arkadaşlarından ve eski başbakanlarından İsmet İnönü’nün TBMM tarafından oybirliği ile cumhurbaşkanı seçilmişti. İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından bir yıl geçmeden 1 Eylül 1939’da başlayan İkinci Dünya Savaşı henüz 16. Yılına giren Türkiye Cumhuriyeti’ni de geleceğini tehdit ediyordu. İstiklal Savaşı’nın önemli kumandanı ve Atatürk’ün ikinci adamı İsmet İnönü’yü yeni bir çetin süreç daha bekliyordu. İnönü uyguladığı stratejinin temelini her ne olursa olsun Türkiye’yi bu yıkım savaşından en hasarla ve mümkün ise Birinci Dünya Savaşı’nda yaptığı hatalarından ders çıkararak savaşın tüm cephelerinden uzak tutmaya dayanıyordu. İnönü bu stratejisini ustalıkla yönetirken bir yandan savaşa onun yanlarında girmelerini isteyen İngiltere Başbakanı  Winston Churchil ve Almanya diktatörü Adolf Hitler’in yoğun baskısıyla karşı karşıyaydı. Dış politikadaki sıkıntı ve baskı ortamı Türkiye’nin iç işlerinde de farklı boyutlarda kendini gösteriyordu. Savaşın ne demek olduğunu en iyi bilenlerden biri olan İnönü Türkiye’yi savaşa sokmamak için direnirken bir yandan da savaş ekonomisini de uygulamak durumundaydı. Buğday stoku oluşturma ve askeri ihtiyaçların karşılanması ülke ekonomisini ve piyasasını olumsuz etkiliyordu. Savaş politikası gereği ekmek karne ile satılırken, temel gıda ürünlerin de benzer uygulamalar söz konusuydu. Bu bir ayakta kalma savaşıydı hem insanlar için hem de devlet için! Yurt gezisi sırasında İnönü’nün önünü kesen bir vatandaşın “Aç bıraktın. Susuz bıraktın bizi” tepkisine Milli Şefin cevabı ise durumu özetlemekteydi; “Evet ben belki sizi aç veya susuz bıraktım. Ancak hiç birinizi babasız bırakmadım”!

     1944 Haziran’ın da Müttefiklerin başlattığı Normandiya Çıkarması (Harekatı) zaferle sonuçlanmasının ardından gerileyen Nazi Alman Ordusu kendi başkentine doğru hızla çekilmeye başladı. Nihayetinde 5 yıl süren savaş 2 Eylül 1945 yılında Müttefiklerin zaferi ile sona erdi.

İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde tek bir mermi dahi atmadan Türkiye savaşa İngiltere ve müttefiklerinin yanında girmişti. Savaşın Müttefikler lehine zaferle sonuçlanmasında Amerika Birleşik Devletleri’nin payı büyüktü. Savaşın hemen ardından ABD’nin uyguladığı dış politika kıta Avrupa’sının rejimlerini de etkiliyordu. Türkiye müttefiklerinin yani Batı’nın bir parçası olarak artık çok partili sisteme girerek rejimini demokratik ülkeler seviyesine çıkarma kararındaydı.

     Cumhurbaşkanı ve savaş yıllarının yönetimi ile Milli Şef olarak kabul edilen İsmet İnönü gerekli adımları en hızlı şekilde atmaya kararlıydı. Yaşanan gelişmeler ve sürecin sonunda birlikte silah arkadaşı yapmış, başbakanlık yapmış olan Celal Bayar ile rejimi çok partili sisteme taşınmasında tarihi rol oynayacaklardır.

     CHP milletvekilleri Celal Bayar, Refik Koraltan, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü’nün ‘Toprak Reformu Kanunu’na karşı TBMM’ne verdikleri önerge (Türk siyasi tarihine 4’lü takrir olarak geçecektir) Türkiye’nin çok partili sürece geçişini de hızlandıracaktır. 11 Haziran 1945’te kabul edilen ve topraksız köylülerin toprak sahibi olmalarına yönelik Toprak Reformu’na muhalefet eden 4’lü takrir sahipleri 12 Haziran’da verdikleri önerge ret edildi. Ardından önerge sahipleri Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü CHP’den ihraç edildi. Bu duruma tepki gösteren Celal Bayar’da hem milletvekilliği görevinden hem de CHP’den istifa etti.

     Sanılanın aksine büyük savaşın hemen ardından ilk kurulan muhalefet partisi ise Nuri Demirağ’ın genel başkanlığını üstlendiği Milli Kalkınma Partisi (MKP) oldu. 18 Temmuz 1945 yılında kurulan MKP’nin kuruluşundan 5,5 ay sonra 7 Ocak 1946 yılında 4’lü takrir sahipleri Celal Bayar’ın kurucu genel başkalığında Demokrat Parti (DP) kuruldu.

 

1946 SEÇİMLERİ VE TARTIŞILAN SONUÇLAR

 

     5 Haziran 1946 tarih ve 4918 sayılı Milletvekilliği Seçimi Kanunu uyarınca her ilin bir seçim bölgesi olarak ilan edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti her 40 bin vatandaş için 1 milletvekili seçilecektir. Her seçim çevresinde nüfusu 40 binin altındaki illerde 1 milletvekili çıkarma hakkı bulunmaktadır. Bununla birlikte nüfusu 55 bine kadar olanlar 1 milletvekili çıkaracak, 55 binden 95 bine kadar iki milletvekili, 95 bin 1’den 135 bine kadar  3 milletvekili, 135 bin 1’den 175 bine kadar 4 milletvekili, daha sonrası nüfus miktarı arttırıldıkça bu yolla milletvekili sayısı tespit edilecektir. Seçim kurulları her ilin ve ilçenin bağlı olduğu belediye başkanının başkalığında 5 kişilik seçim üyelerden oluşacaktır. Kanunun bugün bile gündeme getirilen, seçimin baskı altında olduğu iddiası tartışmalarına konu olan maddeleri  ise 26,27 ve peşi sıralanan maddeleridir. Buna göre vatandaşların verdikleri oyla daha sonra bir kurul tarafından ve sadece kurul üyelerinin bulunduğu ortamda tasnif edilmesi ve tutanak altına alınmasıdır. 4918 sayılı Milletvekilliği Seçimi Kanunu’na göre seçim tek derecelidir ve o seçim bölgesinde en çok oyu almış olan partinin 1 (yada nüfusuna bağlı olarak 2,3 daha fazla) milletvekili olarak seçilmesini öngörmektedir.

     21 Temmuz 1946 yılında yapılan seçimlerde geçerli oyların yüzde 85,4’ ünü alan 465 kişilik TBMM’de CHP 394 milletvekili kazandı. Bununla birlikte DP oyların 13,1’ini alarak meclise ancak 61 milletvekili sokabildi. Yeni dönem sonrası ilk kurulan muhalefet partisi MKP ise oy oranı yüzde 1’in çok altında kaldığı için vekil çıkaramadı. Bununla birlikte DP listesinden bağımsız olarak listeye giren 4 kişi bağımsız olarak seçildi. Kendi başına bağımsız aday olan 3 isimde 1946 seçiminde TBMM’ye girmeyi başardı.

    1946 SEÇİM KANUNU 1950 SEÇİMİ ÖNCESİ DEĞİŞTİ

     16 Şubat 1950 yılında mecliste büyük bir çoğunluğa sahip olan CHP’nin muhalefetteki DP ile yaptığı görüşmeler sonrası yürürlükteki seçim kanunun sakıncalı görülen maddeleri değiştirildi. Önceki kanunda yer alan gizli tasnif bölümü yeni kanunda çıkarıldı.

5545 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu’nun 1. Maddesi şu şekilde düzenlendi: Milletvekili seçimi tek derecelidir ve ekseriyet (çoğunluk) usulüne göre genel eşit, gizli oyla yapılır. Oy serbest ve şahsidir. Oyların sayılması ve ayrılması açıktır.

     Önceki seçim kanundan farklı olarak her il ve ilçelerde seçim kurulları oluşturulurken seçimler hakim nezaretinde gerçekleşecektir. Bunun yanında seçim kurullarında idare amirleri, zabıta namir ve memurları, askeri ceza kanunun 3. maddesinde yazılı askeri şahıslar, milletvekilleri ve adaylar seçim kurullarında yer alamayacağı 5545 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu’nda açıkça yazılmıştır.

VE 14 MAYIS 1950 SEÇİMLERİ

     Şubat ayında günün koşullarına göre hazırlanmış ve hakim nezaretinde gerçekleşen ilk seçimler olan 14 Mayıs 1950 yılında gerçekleştirildi.

     14 Mayıs Seçimleri’nin galibi ise bir önceki seçimin muhalefet partisi konumundaki DP oldu. DP kullanılan geçerli oyların yüzde 55,2’sini (4 milyon 391 bin 694 oy) alarak 487 kişiden oluşacak TBMM’nde 416 sandalye kazandı. CHP ise bu seçimde aldığı 3 milyon 148 bin 626 oy ile (yüzde 39,6 oy oranı ile) TBMM’ne ancak 69 milletvekili sokabildi. 20 Temmuz 1948 yılında kurulan ve seçimlere katılan Millet Partisi ise seçimde 368 bin 537 oy almış olmasına karşın TBMM’ne 1 vekil seçtirebildi.  Bu seçimde 44 bin 35 oy alan 1 bağımsız daha seçilerek TBMM’ne girdi.

     HER SEÇİM DÖNEMİ FARKLI SEÇİM KANUNU ADET OLDU

     İl kez 1946 seçimlerinde başlayan TBMM’de sayısal çoğunluğu elinde tutanlar her seçim dönemi öncesinde milletvekili seçim kanununda değişiklikler yaptı. İktidar sahiplerinin yaptıkları bu düzenlemeler genel anlamda kendilerine seçimde avantaj yarattı. Çok partili dönemle birlikte önce CHP ile başlayan seçim öncesi seçim kanunu düzenlemeleri DP iktidarında da devam etti. Askeri darbeler sonrasında da devam eden seçim kanunlarında yeni düzenleme geleneği (!) Türk siyasi yaşamının gelişmesine engel olsa da dönemin iktidar sahipleri bu tercihlerini sürdürdü.

     1950 ve 1954 seçimlerinde başarı elde eden DP iktidarı oylarında düşüşü tespit ettiği noktada seçim kanunda değişikliğe yöneldi.

     11 Eylül 1957 tarih ve 7053 sayılı kanun ile önceki Milletvekili seçimi kanundan bazı değişikliklere gidildi. Bir partide siyaset yaptıkları halde istifa edere başka bir partiye geçenler ve bu partiden aday olacaklarla ilgili yapılan değişikliklere kısıtlama getirilen maddeler muhalefetin güçlenmesine engelleme girişimleri olarak yorumlandı.

     Nitekim buna bağlı olarak 1957 yılında Türkiye ilk erken seçimini de yapmış olacaktı. Normal vaktinden 6,5 ay önce gerçekleşen seçimlerde iktidar yine değişmeyecekti.

     27 Ekim 1957 yılında yapılan erken genel seçimlerinde iktidardaki DP yüzde 9,8 oranında oy kaybetmiş olsa da aldığı yüzde 48,6 ile (424 milletvekili ile) bu seçimde 610 üyeden oluşan TBMM’de büyük çoğunluğu yeniden elde etti. Ana muhalefet partisi CHP ise oylarını bir önceki seçime göre yüzde 6,3 arttırarak yüzde 41, 4 çıkarmayı başarsa da mevcut seçim kanunu gereği TBMM’de ancak 178 sandalye kazanabildi. Bir diğer muhalefet partisi olan Osman Bölükbaşı’nın genel başkan olduğu Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) seçimde yüzde 6,5 oy alarak TBMM’ne 4 milletvekili seçtirmeyi başardı. Bir diğer parti olan Hürriyet Partisi ise yüzde 3,5 oy alarak mecliste 4 sandalye sahibi oldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
26/04/2024 , 10:14:08
AKTÜEL
25/04/2024 , 10:43:09
GAZİEMİR
24/04/2024 , 18:56:48
GAZİEMİR
24/04/2024 , 11:43:42
YAŞAM / MAGAZİN
23/04/2024 , 13:37:14
AKTÜEL
23/04/2024 , 13:32:29
GAZİEMİR
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin