Yerel Haberci
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

TANER ORALALP

YENİ NORMALLEŞME SÜRECİNDE KIZLARAĞASI HANI

Toplam Görüntülenme: 857
Facebook'ta paylaş TANER ORALALP Kimdir ?

            İçinde bulunduğumuz salgın süreci yaşamımızı büyük ölçüde sarstı. Sağlık çalışanları başta olmak üzere birçok emekçi, üretici, esnaf bu süreçte çeşitli boyutlarda zarar gördü. Salgının bir diğer zararı da, bizleri bir araya getirip sosyalleşmemizi sağlayan park, müze, ören yerleri, kafe, pastane gibi mekânlardan uzak kalmak oldu.

Biz objektifimizi, bu mekânlardan biri olan, İzmir’in merkezinde yer alan ve günümüz itibarıyla 277 yıllık bir geçmişe dayanan tarihiyle Kızlarağası Hanı’na çevirdik. Normalleşmeye adım attığımız bu günlerde, kent halkının dikkatini biraz olsun bu tarihi yapıda toplamaya çalıştık.

 

Han’ın Kısa Tarihi

Kızlarağası hanı’nın tarihine bakmak için bundan 277 yıl öncesine gitmemiz gerekiyor. Yapıldığında İzmir ekonomisine önemli bir katkı sağlayan ve bugün de bu önemini koruyan hanın temeli, I. Mahmud’un padişahlığı döneminde (1730-1754), 1744 tarihinde atılmış. Hanı yaptıran Hacı Beşir Ağa, III. Ahmet’in şehzadeliği döneminde, dönemin Kızlarağası Yapraksız Ali Ağa’nın çıraklığını yapmaktaydı. III. Ahmet padişah olunca Beşir Ağa Haznedarlığa terfi eder. Bir süre sürgünde kalıp İstanbul’a dönünce Harem Ağalığı’na getirilir. Bu görevini hem III. Ahmet, hem de I. Mahmud döneminde sürdürür. Daha sonraları “Kızlarağası” unvanıyla anılacak olan Hacı Beşir Ağa’nın İzmir’e yaptığı bir ziyarette kendisine böyle bir hanın, bölgenin ekonomisine yapacağı katkıdan söz edilir ve hanın yapılmasında ricada bulunulur. Kızlarağası Hanı; Hacı Beşir Ağa’nın İzmir’deki ilk ve tek eseridir ve ne yazık ki Beşir Ağa İzmir’deki bu tek eserinin 1745’deki bitişini göremeden vefat eder.

                Han, Anadolu’nun birçok yerinden gelen kervanın konakladığı, ticaret yaptığı bir yerdi. Beklendiği gibi, İzmir ekonomisine büyük bir katkı sağlıyordu. O tarihlerde deniz kıyısında yer alan han, aynı zamanda iskele görevi de görüyordu. Uzun mesafe hanları kapsamında yer alan ve bu nitelikte günümüze kalmış tek eser olan Kızlarağası Hanı, zamanla denizde yapılan dolgularla denizden uzaklaşıp bugünkü coğrafik konumuna kadar geldi. Bu dolgular sırasında oluşan heyelanlarla yapının zarar gördüğü; belli yerlerinde çökmeler meydana geldiği fakat bu hasarlaın hemen onarıldığı belirtiliyor.

                Han, tarihi boyunca epey badireler atlatmış. Örneğin, 16 Haziran ve 3 Temmuz 1778’deki depremlerin buraya önemli hasarlar verdiğini biliyoruz.

 

Kızlarağası Hanı’nın Yapısı

Bu kısa tarih turundan sonra hanın mimarisine gelelim. Osmanlı mimarisinin ender örneklerinden biri olan Kızlarağası Hanı’nın doğusunda Hisar Camii, batısında 871 sokak, kuzeyinde o tarihlerde Bakır Bedesteni’nin bulunduğu 902 sokak ve güneyinde 906 sokak bulunmaktadır. Dikdörtgene yakın kare biçimindedir.  Geçmişte, yaklaşık olarak 532 metrakarelik bir avluya sahipmiş ve burada bir şadırvan ve mescid bulunuyormuş. Günümüzde ise kent halkının ve kent dışından gelen birçok ziyaretçinin çay, kahve içip dinlendiği bir alan konumunda.

                Avlunun çevresi geçmişte kervancıların çeşitli şekillerde yararlandığı odalar mevcutmuş. Bugün ise genellikle ziyaretçilerin ilgisini çeken antik eşyaların ve giyimlerin satıldığı dükkanlar var.

Kızlarağası Hanı’nı diğerlerinden ayıran en temel özellik, yapımında kullanılan malzemedir. O dönemlerde, genellikle resmi binaların yapımında kullanılan düzgün kesme taş, kaba yontu tuş ve kiremit kullanılmış.

                Han’ın 6 kapısı bulunmaktadır. Bunlardan 3’ü ön (batı) cephede, diğer bir kapı doğu cephesine, yani Hisar Camisi’ne çıkar. 5. kapı kuzey yanında, 902 sokağa, 6. kapı ise bugünkü Kahveciler Sokağı’na açılır.

                Mimarisi hakkında bir başka özellik de, yapıya sıkı sıkı tutunmuş olan tarihi çeşmedir. Yazılı kaynaklarda yapımının handan öncesine (1675) dayandığı belirtiliyor. Hanın yapımı sırasında bu çeşmenin, bulunduğu yerden alınıp buraya konulduğu tahmin ediliyor. Kızlarağası Hanı’nın 871 sokağa bakan yüzünde, unutulmuş bir halde duran çeşme, üzerindeki kitabesiyle, hak ettiği ilgiden uzak bir durumda.

 

Günümüzde Kızlarağası Hanı

Kentin her noktasından ulaşımı kolay olan han, yalnız kendi iç yapısında değil çevresinde de geniş bir ticari yaşamı ve beraberinde ekonomik bir gücü barındırıyor. Hanın doğusundaki tarihi Hisar Camii civarı, günün ilk saatlerinde başlayan hareketli yaşamını özellikle yaz aylarında geç saatlere kadar koruyor.  Labirenti andıran dar, kıvrımlı sokaklarıyla Hisarönü civarı, Bedesten, Kestane Pazarı ise buradan tarifi yapılamayacak kadar ilginç bir dokuya sahip. Hanın civarında yer alan sokak müzisyenleri ise, buralarda kahvelerini yudumlayan ziyaretçilerin hoş bir zaman geçirmesine katkıda bulunuyor. Tabii onların bahşişlerini unutmamak şartıyla…

Tarihinde kervancıların soluklandığı, söyleştiği avlu, bugün de söyleşilere, buluşmalara mekân oluyor.

Kimler gelip geçti bu handan? Ve daha kimler gelip geçecek? Bu tarihi kesme taşlı duvarların, bu hanın belleği var mıdır? diye düşünmeden edemiyor insan.

Hanımızın üst katı ise ayrı bir öneme sahip.  Ne var ki, bizim düşüncemiz, üst katın, hanın ziyaretçileri tarafından gerekli ilgiyi görmediği yönünde. Zira bu tarihi hanın, geçmiş zamanların izlerini taşıyan taş basamaklarından çıktığınızda kendinizi geçmiş zamanların ruhuna kaptırıyorsunuz. Taş plaktan siyah beyaz kartpostallara kadar sayısız değerli obje burada meraklılarını ve alıcılarını bekliyor.

Günümüzde turistik bir özelliğe de sahip olan Kızlarağası Hanı, kovit salgınının sağlık ve ekonomik olduğu kadar psikolojik baskısından da sıyrılmaya çalıştığımız, gerekli tedbirler altında havasını içimize çekmeye gereksinim duyduğumuz sosyal, kültürel ve ticari bir cazibe merkezi durumundadır. Bu özelliğini de her zaman koruyacaktır.

Hanı özel kılan en temel özellik, elbette tarihi bir yapı olmasıdır. Bizim burada önemle üzerinde durmak isteğimiz konu, bu tarihi yapıda gezinirken, çay ve kahve eşliğindeki sohbetlerimiz içinde yorgunluğumuzu giderirken, Kızlarağası Hanı’nın geride bıraktığı zamana ait sesleri, kokuları ve duyguları da duyabilme, 277 yıllık bu anıt yapıyı gelecek kuşaklara anlatıp aktarabilme duyarlılığımızı koruyabilmek…

Bu ve benzeri mekânların bize, bizim de onlara ihtiyacımız var. Ne var ki, salgından yakamızı tam olarak sıyırmış değiliz. Kısmi bir normalleşme içerisinde; kendimize, sevdiklerimize ve üyesi olduğumuz topluma karşı olan sorumluluğumuzu unutmadan, gerekli önlemleri alıp Kızlarağası Hanı’nda buluşmak umuduyla.

               

 

Kaynakça:

-Atay, Çınar, “Kapanan Kapılar İzmir Hanları”, İBB Kent Kitaplığı, İzmir, 2003

-Ersoy, Bozkurt “İzmir Hanları”, Ankara 1991

-Aktepe, Münir “İzmir Yazıları-Camiler, Hanlar, Medreseler, Sebiller “ İBB Kent Kitaplığı İzmir

-Turani, Adnan “Sanat Terimleri Sözlüğü” Remzi Kitabevi A.Ş. 1995

 

 

 

 

Önceki Yazıları

TANER ORALALP

Yerel Haberci

KENT KÜLTÜRÜ ÜZERİNE

22/09/2022

TANER ORALALP

Yerel Haberci

YENİ NORMALLEŞME SÜRECİNDE KIZLARAĞASI HANI

25/07/2021

Facebook'ta paylaş

TANER ORALALP

22/09/2022 , 15:13:02
TANER ORALALP
25/07/2021 , 12:09:20
TANER ORALALP
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin