An: Göz açıp kapayıncaya değin geçen zaman parçası
Ömür: Doğumla ölüm arasında geçen süre. O geri döndürülemeyecek anların toplamı.
Nereden başladığını bilmediğimiz bir çizgiden ibaret varoluş hikayemiz! Bir doğru parçası üzerinde sonsuzluğa doğru sürükleniyoruz. Ve bir gün o doğru parçasına ufak bir nokta konulup başlatılıyor ömür dediğimiz kısmı. Temsili bir bitiş noktasına da sahip üstelik. Ve ilerliyoruz... Bazen koşar ayak bazen adım adım. Elimizde bir kalem farkında bile değiliz! Her geçtiğimiz yere izler bırakıyoruz ve noktalar koyuyoruz, bazense şekiller çiziyoruz. Öyle göründüğü kadar da kolay olmuyor. Ondandır ya bazı noktaların izleri derin oluyor, yapışıyor yakamıza...
Ve bir gün o kaçınılmaz bitiş noktasına vardığımızda ortaya kocaman bir resim çıkıyor bizi anlatan. Farkında olmadan kendi ellerimizle çizdiğimiz bir resim... Vakti geldiğinde sergilenmek üzere kaldırılıyor bir rafa.
Resim güzelse ne ala. Ya değilse!
Ama bazen de elimizde olmadan şekilleniyor resmimiz... Misal sen kuvvetli bir nokta koymak istiyorsun ama bakıyorsun ucu açık değil kaleminin ... Yani verilen imkanların çok üstünde hayallerin. Ve ilk defa fark ediyorsun kanatları olan ruhunun ayakları yere basan bir bedene hapsedildiğini. Dünya ile bitmeyecek kavgan başlıyor o vakit. Hayat izin vermiyor uçmana, uçmaya başladığın anda kanunlara göre yer çekimi ağır basıyor ve çakılıp derin bir nokta daha koyuyorsun resminin tam ortasına. Hayat seninle ya eğleniyor ya öğretiyor ya da kendi eğlenirken sana öğretiyor... Kalem diyor elinde sen bilirsin istersen vazgeçme.. Vazgeçmediğin takdirde o noktayı öyle bir şekillendiriyor ki sen bile inanamıyorsun, kalemin baya yıpranıyor ama değiyor...
Öyle işte... Bunca donanım verilmiş insanoğlu dünya denilen yerde elinde ki kalemden, çizdiği resimden bi haber . Çoğu zaman küçük bir çocuk gibi anlamsız karalamalar yapıyor ya da hiçbir nokta bile koymadan boşlukta beklerken kurutup tüketiyor o güzelim anları...
Ömür, düz bir çizgi! Kalemin elinde...
Peki doğru düzgün kitap okumayan, tiyatroya gitmeyen, kaliteli bir müzik dinlemeyen, dans etmeyen, sinemaya gitmeyen birinin hayata koyacağı noktalar, çizeceği şekiller ne kadar düzgün olabilir hiç düşündün mü? Bu yaz elindeki telefonu bence bırak, eline tekrar kalemini al ve ömür dediğin çizgide unutulmayacak noktalar koy. Ne yapabileceğin konusunda senin için bir kaç önerim var. Mesela harika oyunlar var Haziran ayında gel bir göz atalım;
20 Haziran Perşembe saat 21:00 - Bornova Ayfer Feray Açıkhava Tiyatrosu
Başrolünü Haldun Dormen’in oynadığı Moliere’in ölümsüz eseri Kiralık Budalası oyunu, 17. yy.’da Fransa’da yaşayan cahil ama çok zengin olan Mösyö Jourdain’in tek hedefi asilzade olup soylu sınıfına girebilmek uğruna gösterdiği çabaları ele alıyor . Bu uğurda yaşananları espirili bir dil ile anlatan oyun bol kahkaha garantisi veriyor.
22 Haziran Cumartesi saat 21:00 – Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu
1924-1933 yılları arasındaki 9 yıllık dönemde yapılmış olan devrimler, yaşanan değişim ve dönüşümler ele alınmış. GAZİ Mustafa Kemal Atatürk’ü yaşadığı dönemdeki bazı önemli olayları konu olarak ele alan iz bırakacak farklı bir yapıma benziyor.
26 Haziran Perşembe Saat 20:30 - İzmir Nazım Hikmet Kültür Merkezi
20. yüzyılın en güçlü kadınlarından biri olan Meksikalı Ressam Frida Kahlo’nun hayatını oynayacak olan bir oyuncunun rolü ile kurmuş olduğu ilişkinin çatışmalarını ele alan bir oyun. Frida Kahlo hayranı bir kadın olarak en merak ettiğim oyunlardan biri.
02 Temmuz Salı Saat 21:00 - Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu
Nazım Hikmet'in ölümünün 54. yıldönümü için Genco Erkal'ın uyarlayıp yönettiği oyunda, Tülay Günal da oynuyor. Piyano ve viyolonsel eşliğinde oynanacak oyunda, başta Fazıl Say ve Zülfü Livaneli olmak üzere değişik bestecilerin Nazım şarkıları da seslendirilecek.
Ağırlıklı olarak ozanın Bursa Cezaevi'ndeki yaşamını, eşi Piraye Hanım'a olan tutkusunu anlatan oyun, daha sonra sürgün yılları ve vatan hasretine odaklanarak, destansı yaşamından izlenimlerle noktalanıyor. "
Oyunlar harika, ama tiyatroya gidecek imkanın ve vaktin yok mu? O zaman günde 5 sayfa kadar bile olsa kitap okuyacak vaktin mutlaka vardır. Buna eminim... Belki de sevgili okur benden çok daha fazla kitap okumuşsundur. Ben kendi kabuğumda okuduğum kitaplardan bir kaç tanesini önermek istiyorum iznin olursa hala okumamış olanlar için.
Bir kitabı okumaya karar verdiğimde Franz Kafka’nın sözü gelir aklıma;
“Eğer okuduğunuz bir kitap kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?”
Beni tanıyanlar Sebahattin Ali hayranı olduğumu çok iyi bilir. Onun romanlarını ve öykülerini okuyup sarsılmamak ne mümkün? Dili ve üslubu karşısında etkilenmemek... Kürk Mantolu Madonna’yı okumayan kalmış mıdır acaba? İçimizdeki Şeytan, Sırça Köşk, Kuyucaklı Yusuf....
Ve okunmasını tavsiye ettiğim kitaplar listemde;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk – İlber Ortaylı
İkigai – Hector Garcia Frances Miralles
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu- Stefan Zweig
İki şiirin arasında – Yekta Kopan
Elif Şafak - Aşk
Sinemayı sevmeyen var mı peki? Yok dediğinizi duyar gibiyim. Ve işte vizyona girecek filmlerden bazıları ;
Oyuncak Hikayesi 4, Örümcek – Adam : Evden Uzakta, Anna, Hızlı ve Öfkeli:Hobbs ve Shaw
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere sanatla kalın, aşkla kalın, hoşça kalın...
Yerel Haberci
07/11/2019
Yerel Haberci
27/09/2019
Yerel Haberci
14/09/2019
Yerel Haberci
03/07/2019
Yerel Haberci
12/05/2019
Yerel Haberci
30/03/2019
Yerel Haberci
17/02/2019
Yerel Haberci
25/01/2019
Yerel Haberci
22/12/2018
Yerel Haberci
25/11/2018
Yerel Haberci
04/11/2018
Yerel Haberci
23/09/2018
Yerel Haberci
05/09/2018
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.