Sihirli kutu; yaşantımıza girmesiyle birlikte bireysel ve toplumsal tutumlarımızı, değerlerimizi, normlarımızı etkileşmiştir zamanla. Bizim gibi az okuyup az araştıran, zamanının önemli bölümünü ekran başında geçiren toplumlarda ekranın gücü daha fazla hissedilmektedir.
İlk zamanlarda yayınlanan yerli yapım diziler; toplumsal yaşantımızdan çıkan, bize has tipleme ve karakterleri yansıtan öğeleriyle bize bizi anlatırdı.
Tüketim toplumuna dönüşme sürecimizde bu dizilerdeki maddi ve manevi unsurlar da giderek değişti.
Sizi 70’ li yıllara götürüp Nöri Kantar (Tekin Akmansoy), Nöriye Kantar, Döndü, Tijen desem! ‘Nöriye.. Dadlım, gıymatlım’ desem hatta!
Aklınıza hangi dizi gelir?
Hep bir ağızdan hiç düşünmeden ‘Kaynanalar’ dediğinizi duyar gibiyim.
Köyden şehre göçün alabildiğince arttığı yıllar olan 70’lerde toplum, iç göçün getirdiği zorluk ve çatışmaları yaşamaktaydı. İstanbul ise bu durumdan etkilenen şehirlerin başında gelmekteydi.
Kaynanalar dizisinde, Kantar Ailesi işlerini büyütmek için Anadolu’dan İstanbul’a göç etmiştir.
Dünürleri Hakmen Ailesi ise şehirlidir! Dizi bu iki farklı aile yapısının çatışmasını mizahi bir dille ekrana getirmiştir. Çatışma; hoşgörü, kabullenme, sevgi ve saygı kapsamında aşılmaktaydı. Bu insani yaklaşımların topluma yansıması da olumluydu elbette.
80’ler, şehirlerde mahalle yaşantısının hakim olduğu yıllardı. “Perihan Abla” dizisiyle mahallenin günlük sıradan yaşamları taşındı ekrana. Artık küçük büyük herkesin dostuydu Perihan Abla!
Toplum yaşantımızın temelini oluşturan mahalle kültürünü çok güzel yansıttılar ekrana. Yaşantımıza ayna tutup bize bizi anlattılar.
Perihan Abla (Perran Kutman), Şakir’i (Şevket Altuğ), Şöför İsmet’i (Ercan Yazgan), Meraklı Melahat’ı (Tuluğ Çizgen), kasabı, manavı, bakkalı, berberi, çaycısı ile orta halli bir mahalleyi anlatan, herkesin kendinden bir şeyler bulduğu şiddetten, kavgada, entrikadan uzak ,sevgi dilinin hakim olduğu, her hafta merakla beklenen ve yıllarca ekranlarda kalan bir dizi oldu.
Kentleşme ile birlikte mahalle yaşantısından apartman yaşantısına geçmeye başladığımız yıllardı doksanların başları. Bu toplumsal gerçeklik “Bizimkiler” dizisi ile televizyona aktarıldı.
Bizimkilerdizisi, aynı apartmanda yaşayan farklı aile yapılarını , aralarındaki ilişkileri konu edinmişti. Apartman ve şehir yaşantısı ile yeni yeni ortaya çıkan kapıcı, sekreter, yönetici , pazarlamacı, bakıcı, odacı gibi meslekler de bu diziyle tanıştı ekranla.
Şükrü(Erdal Özyağcılar), Şevket (Cihat Tamer ), Nazan Hanım (Ayşe Kökçü), Yönetici Sabri (Mehmet Yazgan), Kapıcı Cafer (Ercan Yazgan), Katil (Aykut Oray) Sarhoş / Baykuş (Uğurtan Sayıner), Halil Pazarlama (Oktay Sözbir), Sekreter (Buket Dereoğlu), Odacı (Hikmet Karagöz), Alman Gelin Ulrike (Güzin Çorağan), Davut Usta (Selçuk Uluergüven), Şair Cenap (Rutkay Aziz), Muhasebe Müdürü (Erdinç Dinçer) gibi bir çok karakter bir apartmanda hayat bulmuştu.
Replikleri bugün bile hatıralarımızda tazeliğini korumaktadır.
Yönetici Sabri “Şimdi tutuyorum zaptı”,
Katil “Vatandaşa cart curt yok”,
Cemil “Ne birası meyve suyu Sevim”, “Sevim koş koş…”
Yaşam şekilleri, görgüleri, eğitimleri meslekleri, anlayışları birbirinden çok farklı olan bu karakterler her şeye rağmen birbirleriyle selamlaşır, bayramları beraber kutlar, acılarını paylaşır, komşuluk hukuklarına riayet eder, birbirlerine hoşgörü ile yaklaşırlardı. Örnek tutum ve davranışları topluma da sirayet ederdi.
Kaynanalar, Perihan Abla, Bizimkiler gibi yerli diziler insan hayatındaki olan olayları, topluma yabancı olmayan değerleri içerirdi. Kısmen de olsa toplum dizilerin kimliklerini belirleyebiliyordu.
Günümüzde ise bu akış tersine döndü. Dizilerin kimlikleri toplumu etkiler hale geldi.
2000’li yıllarda sosyo-ekonomik değişimler, farklılaşmalar gelişen teknoloji, artan medya etkisi ve şehirleşmeyle birlikte dizilerin de konu, mekan, karakter,olay-zaman örgüleri değişti.
Mekan;
Mahalleden, apartmandan, hanlardan, taşralardan lüks villalara, modern sitelere, rezidanslara, ofislere;
Konu;
Sade yaşamlardan entrikalı, hukuksuzluğa, sadakatsizliğe, şiddete dayanan olay örgülerine;
Karakterler;
Mafya babalarına, racon kesen tiplere, işadamlarına, hep karizmatik denilen tiplere, kadın mankenlere yöneldi!
Toplumun büyük bir çoğunluğu ise;
Ulaşamadıkları, bulamadıkları bu lüks yaşamı, heyecanı, zenginliği, statüyü, gücü yeni dizilerin kurgularında bulmaya, ekranda izlemeye, sık sık gördükçe de özenmeye, içselleştirmeye, benimsemeye başladı.
TV kanalları izlenme oranını artırmak, korumak için toplumum beğenisini kazanan yeni kimlikli dizilerin tekrarı yoluna gitti!
Yeni dizilerle beraber sadakatsizlik, şiddet, suç, entrika, yalancılık, vefasızlık, hukuksuzluk, acımazsızlık, gibi insani olmayan değerler doğal karşılanabilir bir hale geldi.
Dizi kimlikleri üzerinden topluma bakıp, zamanla değişeme uğrayan yerli dizilerin, kadrajımdan fotoğrafını çekmeye gayret ettim.
Gün olur, döner devran; değişir zamanın ruhu.
Belki şehre bir film gelir,
İklim değişir Akdeniz olur,
Hadi gülümse…
Esen kalınız…
Yerel Haberci
25/07/2021